Bilişim Hukuku – Bilişim Ceza Hukuku – Ceza Hukuku – İş Hukuku

Corona Salgının Özel Okul Ücretleri ve Düğün Organizasyon Ücretleri Açısından Değerlendirilmesi

COVİD-19 UN DÜĞÜN/ NİŞAN ORGANİZASYONLARINA VE ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINA ETKİSİ
  1. GİRİŞ

Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 adı verilen hastalığa yol açan corona virüsü, tüm dünyayı etkisi altına aldığı gibi ülkemizi de tehdit etmeye başladı ve hasta sayısı her geçen gün hızla artmaktadır. Hastalık, sağlık problemlerinin yanında çeşitli sosyal ve ekonomik problemleri de beraberinde getirdi. Bu kapsamda Dünyada ve ülkemizde hastalığın sebep olacağı problemleri en aza indirmek maksadıyla çeşitli önlemler alındı.

Hastalığın tedavisi henüz bulunmadığından alınan tedbirlerin başında vatandaşların evde kalmasını sağlayarak virüsün yayılımını en aza indirgemeyi sağlamak geliyor. Bu hususta başta Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından corona virüs salgınından vatandaşları korumak ve salgının yayılımını önlemek amacıyla önlemler alındı. İçişleri Bakanlığı yayınladığı genelge ile Sağlık Bakanlığı ile yapılan değerlendirmeler sonucunda vatandaşların çok yakın mesafede bir arada bulunarak hastalığın bulaşma riskini arttıracağı gerekçesiyle düğün/ nişan faaliyetlerinin durdurulduğunu açıkladı. Aynı şekilde eğitim sisteminde de değişikliklere gidilerek 23 Mart itibariyle eğitim kurumları tatil edilip 30 Mart itibari ile uzaktan eğitim sistemine geçildi. Çalışma yapısı ise online olarak uzaktan eğitim sistemine uygun olmayan özel ana okulu, kreş ve rehabilitasyon merkezleri gibi kurumlarda ise eğitime ara verildi. Hal böyle olunca vatandaşların seyahat, tatil ve gezi programları, düğün, nişan ve benzeri organizasyonları iptal edilmek durumunda kaldığı gibi eğitim kurumlarında ise online eğitime geçildi, okul öncesi eğitime ise ara verildi.

 Sorun ise tam da bu noktada seyahat, gezi veya düğün, nişan organizasyonları iptal edilen vatandaşlar ile özel okul ve okul öncesi eğitim veren kurumlara ödeme yapacak olan veya ödemelerini önceden yapan vatandaşların ücret iadelerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği noktasında vuku bulmaktadır. Vatandaşlar iptal olan organizasyonlara ilişkin önceden ödemiş olduğu ücretin iadesini talep ederken işletme sahipleri ise çeşitli sebepler ile ücret iadesine pek de yanaşmıyor. Veliler ise özel okulların tatil edilmesinden ve uzaktan eğitime geçilmesinden sonra ödemelerini ifa etmekten imtina etmek isterken kurumlar ödeneklerinin devam ettiği gerekçesiyle ödeme talep ediyor. Bu yazıda Covid-19 hastalığının düğün ve nişan organizasyonlarına ve hastalık sebebiyle eğitime ara verilen özel kurumlar ile uzaktan eğitime geçilen özel kurumlara etkisi değerlendirmeye çalışacağız.

  1. COVİD- 19 HASTALIĞININ DÜĞÜN VE NİŞAN ORGANİZASYONLARI NA İLİŞKİN SÖZLEŞMELER BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Türk hukuku kapsamında “mücbir sebep” kavramının kanunlarda açıkça tanımı yapılmamakla birlikte doktrin ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde tarafların edimlerini tarafların önceden beklemediği, öngöremeyeceği ve kontrolleri dışında sebeplerle ifa etmesinin imkânsız hale gelmesini anlamaktayız.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesinde ifa imkansızlığı düzenlenmiş olup ilgili madde gereğince sözleşme kapsamındaki tüm yükümlülüklerin yerine getirilmesi borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borçlunun o yükümlülüklerini yerine getirmekten kurtulacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanununun 138. Maddesi gereğince ise sözleşme kurulurken var olan koşulların öngörülemez bir şekilde sonradan değişmesi ve bu değişimin sonucu olarak sözleşmedeki dengenin bir taraf açısından katlanılamayacak ölçüde bozulması halinde, bahsi geçen taraftan katı bir şekilde sözleşmeye bağlılık ilkesinin beklenemeyeceği ifade edilmiş sözleşme taraflarına oluşan olumsuz sonuçlar neticesinde uyarlama ve uyarlama sonuçsuz kalacak ise sürekli edimli sözleşmelere fesih hakkı tanınmıştır.

Covid 19 salgınının mücbir sebep olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda görüş birliği olmasa da inceleme kapsamına aldığımız düğün ve nişan organizasyonları açısından bir değerlendirme yapmak gerekirse İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan genelge ile de düğün, nişan ve benzeri organizasyonların iptal edilmesiyle borç konusunun imkansız hale geldiği tartışmasızdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, birçok sözleşmede mücbir sebep iddiasında bulunan taraf bakımından, Covid-19 salgını ile olay arasında sözleşmeden doğan borcunu yerine getirmeyi etkin bir şekilde imkânsız kılan bir nedensellik bağının da bulunması gerekir. Objektif olarak Covid-19 salgını ve salgın kapsamında alınan önlemlerin ticari hayatı kısıtlayıcı veya engelleyici niteliği ve bu durumun sözleşme kapsamındaki her bir yükümlülüğe etkisi de önem teşkil etmektedir. Bu doğrultuda iptal edilen organizasyonların iptal sebebinin Covid -19 salgını karşısında alınan önemler olduğundan düğün ve nişan organizasyonlarının iptal edilmesiyle salgın hastalık arasındaki illiyet bağının mevcudiyet olduğu düşüncesindeyiz.

Hal böyleyken Covid 19 salgınının mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve buna bağlı olarak borcun ifasının imkansız hale geldiği ve buna göre salgın hastalık nedeniyle alınan önlemler kapsamında yaşanan iptallerin “mücbir sebep” olarak değerlendirilip, bu kapsamda işletme sahipleri açısından düğün ve organizasyon açısından aşırı ifa yükü olmayacağından ücretlerinin iade edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

  1. COVİD- 19 HASTALIĞININ ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİMESİ

Salgın hastalığın mücbir sebep olarak kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak taraflar bakımından ifa imkansızlığı veya aşırı ifa güçlüğü gibi sonuçlar doğurduğunun tespiti için hastalığın her bir somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olay bakımından salgın hastalık ifayı imkansız hale getirmiyor veya aşırı ifa güçlüğü doğurmuyor ise bu noktada mücbir sebepten söz edilemeyecektir.

Covid-19 hastalığının yayılımını önlemek amacıyla alınan koruma ve kontrol tedbirlerinden bir diğeri de eğitim kurumlarının öncelikle 23 Mart tarihi itibariyle tatil edilmesi ardından ise kurumlarda uzaktan eğitime geçilmesi olmuştur. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığı, valiliklere göndermiş olduğu ek genelge ile, eğitim/hizmet içi faaliyetlerinin geçici süreliğine durdurulduğunu duyurmuştur. Uzaktan eğitime geçilmesi beraberinde özel eğitim kurumlarına ödeme yapılıp yapılmayacağı ve eğer yapılmışsa ön ödemelerin iade edilip edilmeyeceği sorununu beraberinde getirmektedir.

 Bu noktada özel okullar ile ana okulları, kreşler ya da özel rehabilitasyon merkezleri gibi uzaktan eğitim hizmeti veremeyen kurumlar bakımından ikili bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. Covid-19 sebebiyle alınan tedbirler çerçevesinde tatil edilen ancak uzaktan eğitim hizmeti veremeyen kurumlar sözleşme ile yüklenmiş olduğu edimi ifa edememektedir. Uzaktan eğitime devam eden özel okullarda ise durum biraz daha farklı bir hal almaktadır.

Türk Borçlar Kanunumuzun 136. Maddesinde sözleşme kapsamındaki tüm yükümlülüklerin yerine getirilmesi borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa borçlunun o yükümlülüklerini yerine getirmekten kurtulacağı hüküm altına alınmıştır.  Ana okulları, kreşler ya da özel rehabilitasyon merkezleri gibi uzaktan eğitim hizmeti veremeyen kurumların sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini Covid-19 hastalığı kapsamında alınan önlemler neticesinde ifa edemediğinin kabul edilmesi ile ifanın da imkansızlaştığının kabulü yerinde olacaktır. Hal böyleyken TBK. Md. 136 bakımından ifa imkansızlığının mevcudiyeti de değerlendirildiğinde eğitimin kesintiye uğradığı tarih itibari ile vatandaşlar tarafından ücret ödenmediği takdirde temerrüt oluşmayacağı gibi eğitim ve ek hizmetlere ilişkin ön ödeme yapılmışsa mücbir sebebin katlanılmayacak derecede uzaması nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin hizmet alan tarafından mücbir sebeple feshedilebileceğini düşündüğümüzden yapılan ödemelerin de iadesi talep edilebileceği kanaatindeyiz.  

Oysa eğitim sistemine online olarak uzaktan eğitim yöntemiyle devam eden kurumlar bakımından durumun biraz daha farklı olduğu söylenebilir. Eğitime online olarak uzaktan eğitim sistemiyle devam eden kurumlar sözleşme kapsamında yüklenmiş olduğu yüz yüze eğitim ve ek hizmetler gibi edimlerin bir kısmını ifa edememektedir. Okullar tarafından mücbir sebep nedeniyle sözleşme ile taahhüt edilen yüz yüze eğitim ve ek hizmetler sağlanamamaktadır. Hal böyleyken uzaktan eğitim veren kurumların durumunu TBK. md 137 kapsamında, kısmi ifa imkansızlığı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

TBK md 137 uyarınca; Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşması halinde borçlunun,  borcunun sadece imkansızlaşan kısmından kurtulacağı hüküm altına alınmıştır. Maddenin 2. Fıkrasında karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcunun kısmen imkansızlaşması ve alacaklının kısmi ifaya razı olması halinde, karşı edimin de o oranda ifa edileceği düzenlenmiştir. O halde ilgili kanun hükmü gereğince tarafların anlaşması halinde kurumların ancak sözleşme ile üstlenmiş oldukları ve ifa edebildikleri edimleri için ücrete hak kazanabileceği,  ifa edilemeyen  hizmetlere ilişkin ödeme talep edemeyecekleri ve önceden yapılan yemek, servis ve yurt gibi ek hizmetlere ilişkin ödemelerin de iade edilmesi gerekeceği sonucuna varılmaktadır.

 Kurumların sözleşme gereği ifa edemediği hizmetlere ilişkin ücretlere hak kazanamadığını ve eğer ön ödeme yapılmışsa bu ödemenin de iade edilmesi gerektiği kanaatimizi belirtmekle beraber,  sözleşmede taahhüt edilen yüz yüze eğitimin verilmemesi uzaktan eğitim verilen dönem ücretlerinin aynı kalıp kalmayacağı sorusunu beraberinde getirmektedir. TBK Md. 138 gereğince sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun mevcudiyeti halinde tarafların hâkimden sözleşmenin değişen koşullara göre uyarlanmasının istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Sözleşmede taahhüt edilen yüz yüze eğitim verilemediğinden bu noktada vatandaşlar uzaktan eğitim verilen dönem ücretleri için TBK. Md 138 gereğince sözleşmenin değişen şartlara göre uyarlanmasını ve ücretlerde indirim yapılmasını talep edebilecekleri gibi eğer uyarlama mümkün değilse sözleşmenin feshini isteyebilecektir.

  1. SÖZLEŞMELERDE YER ALAN CEZAİ ŞARTLAR BAKIMINDAN

Salgın hastalık nedeniyle iptal olan ve hizmetten faydalanamayan ve mücbir sebep nedeniyle kusuru bulunmayan vatandaşların ücret ödeme borcunu yerine getirmesi beklenemeyeceği gibi vatandaşların önceden yapmış olduğu ödemelerin de iadesi gerekmektedir. Ancak bu noktada vatandaşlara sözleşmede yer alan cezai şart hükümleri, iptalsiz rezervasyon veya iptal halinde iadenin %50 olacak şekilde yapılacağı şeklindeki hükümler nedeniyle ödeme yapmak zorunda oldukları yönünde yapılan geçerliliği olmayan bildirimlerle vatandaşların hak kaybına uğraması söz konusu olabilmektedir. Vatandaşların ödeme yapmak zorunda olduğu yönündeki ilgili bildirimler haksız şart niteliğinde olup geçersiz olduğunu önemle belirtmek gerekir. Zira 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 5. Maddesiyle tüketiciyle akdedilen sözleşmede yer alan haksız şartların kesin olarak hükümsüz olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu bağlamda taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu sözleşmelerde vatandaşların ödeme yapmak zorunda olduğuna yönelik bildirimler tüketici bakımından haksız şart niteliği taşıdığından vatandaşlar ihtar çekmek suretiyle sözleşmeden döndüklerini ve yapmış oldukları ön ödemelerin iadesini hukuki yollara başvurarak talep edebilecekleri kanaatindeyiz.

  1. SATICI YA DA SAĞLAYICIYA DERHAL BİLDİRİM YAPILMASI GEREKİYOR

Burada önemli bir diğer husus ise satıcı ya da sağlayıcıya derhal bildirim yapılması gerektiğidir.  Türk Borçlar Kanunu 136. Maddesi gereği borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmek ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almak durumunda olup aksi halde doğacak zararlardan sorumludur. Her ne kadar hukukumuzda bildirimin yazılı yapılması şartı aranmıyor ise de telefon veya yüz yüze yapılan bildirimlerin ispatı oldukça zor olduğundan bildirimin e-posta, kısa mesaj, elektronik yazışma, iadeli taahhütlü veya noter aracılığı ile yapılması uyuşmazlığın ispatı için önem arz etmektedir.

  1. SONUÇ

Sonuç olarak, Covid-19 salgınının mücbir sebep teşkil edip etmediği hususunun her bir somut uyuşmazlık bakımından değerlendirilmesi ve uyuşmazlık kapsamında mücbir sebep olarak kabul edilmesi halinde ilgili kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan genelge ve tüm ülke genelinde alınan önlemler kapsamında ve Türk hukuk sistemi çerçevesinde akdedilen sözleşmelere yaptığı etki bakımından ancak koşulların varlığı halinde Covid-19 salgınının mücbir sebep olarak kabul edilebileceği ve bu takdirde hizmet alan tarafından yapılan ödemelerin ilgili hükümler çerçevesinde iade edilmesi veya bazı durumlarda uyarlanmasını talep edilebileceği kanaatindeyiz. Neye uğradığımızı anlamadığımız şu salgın sürecini atlatıldıktan sonra iş dünyasında tarafların birbirlerine karşı hoşgörülü olması ve her iki tarafında elini taşın altına koyarak uzlaşma zemininden ayrılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi halde kendi aralarında uzlaşma sağlayamayanlar açısından Mahkemeler nezdinde oldukça fazla pandemi davalarının görüleceği şüphesidir.

Av. Pınar Küçük

Taygün & Özmestik Hukuk Bürosu