Tüketici Hukuku Açısından VolksWagen Skandalı
Bilindiği üzere ICCT (The International Council on Clean Transportation) adlı uluslar arası çevreci bir örgüt, geçtiğimiz günlerde yayımladığı bir raporla ABD’de satışa sunulan VolksWagen’in dizel (TDI) araçlarının beynine bir yazılım yüklediği, bu yazılım sayesinde egzoz emisyon oranının testlerde düşük çıkmasını sağladığı orta çıkmıştı. Araçların beynine yüklenen yazılım, aracın egzoz emisyon testine girdiğini anlayıp zararlı gaz salınımını minimuma indiriyor, yazılım yine aracın testten çıktığını anlayarak zararlı gaz salınımını 40 kata kadar artırıyor.
Açıklama yapan VolksWagen yetkilileri 11 milyon araçta bu hilenin yapıldığını kabul etmiş ve özür dilemiş, bunların bir kısmının VW bir kısmının Audi ve bir kısmının Skoda marka araçlarda olduğunu belirtmişti.
Bunun üzerine Almanya’da ve başka ülkelerde VolksWagen aleyhine tüketici davaları açıldığı bilgisine ulaştık. İsviçre VolksWagen satışlarını durdurdu. Türkiye’den de geçtiğimiz günlerde Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun’un ayıplı mal hükümlerine dayanılarak bir dava açıldı. Bununla birlikte VolksWagen, Audi ve Skoda’nın Türkiye distribütörü olan Doğuş Otomotiv 4 Ekim’de yaptığı basın açıklamasıyla Türkiye’de satışa sunulan tüm araçların Türk mevzuatlarına, sürüş ve yol güvenliğine uygun olduğu açıklaması yapıldı.
VolksWagen’in yaptığı bu hilenin ABD’de ortaya çıkmasına ve Türkiye’nin dünya üzerindeki siyasi-ekonomik durumuna birlikte baktığımız zaman; yazılım vasıtasıyla yüksek emisyon salınımı gizlenen araçların Türkiye’ye de ihraç edildiğinde hemfikir olmak gerekir. Zira VolksWagen gibi bir marka bu hileyi ABD’ye ihraç ettiği otomobillerinde yapabiliyorsa, üçüncü dünya ülkelerine ihraç ettiği otomobillerinde bu hilenin varlığı su götürmez bir gerçektir. Zaten ICCT raporunda ABD’ye 2009-2015 yılları arasında satılan 482.000 otomobilde bu hilenin yapıldığı belirtilmiş, akabinde VolksWagen yetkilileri 11 milyon araçta bu hilenin yapıldığını itiraf etmişlerdi. Dolayısıyla neredeyse tüm dünyada bu yıllar arası satılan 11 milyon adet VW, Audi ve Skoda marka otomobil yüksek oranda zararlı gaz salınımı yapmaktadır. Yine bu konuda Türkiye’de satışı yapılmış 2014 model Skoda marka bir aracın müşterisinin internetten yaptığı sorgulamada aşağıdaki cevap verilmiştir.
Türk Hukuku Açısından VolksWagen, Audi ve Skoda kullanıcıları ne yapabilir?
Yaşanan bu skandalda adı geçen otomobiller tüketici mevzuatı ve borçlar kanunu anlamında ayıplı mal olarak kabul edilebilecektir. Ayıplı mal 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre; tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan mal olarak tanımlanmıştır. Bu şekilde satışa arz edilen VW, Audi ve Skoda marka araçlar; tanıtım ve kullanma kılavuzunda belirtilen özellikleri taşımaması ve satıcı tarafından bildirilen niteliğe aykırı olması sebebiyle tüketicinin makul olarak beklediği faydayı azalttığı için maddi, hukuki ve ekonomik bir eksiklik içermektedir. Bu tip mallar da TKHK bakımından ayıplı sayılmaktadır.
Ayıplı malda ispat yükü çok önemlidir. TKHK’ya göre kural olarak teslim tarihinden itibaren 6 ay içinde ortaya çıkan ayıplar teslim anında var olduğu kabul edilir ve malın ayıpsız olduğunu ispat yükü satıcı üzerindedir.
Dolayısıyla son 6 ay içinde satın alınan VolksWagen, Audi ve Skoda ürünlerinde ayıp olduğu kabul edilebilir. Ancak daha önceki tarihlerde satın alınan araçlardaki ayıbın varlığını tüketici ispatlamak zorundadır. Fakat somut olayımızdaki gibi uluslar arası bir çevre örgütü olan ICCT raporu ve VolksWagen’in 11 milyon araçta bu hilenin yapılmış olduğunu kamuoyuna duyurması, ilgili duyurularda belirtilen motor hacmindeki araçların ayıplı olduğu başka bir araştırmaya gerek kalmaksızın mahkemelerce kabul edilebilecektir. Bunun dışında kalan araçların ise ayıplı olup olmadığı ICCT’nin yaptığı teste benzer bir testin ülkemizde yapılmasıyla kolayca kanıtlanabilmesi mümkündür.
Ayrıca ayıplı mal konusunda bir de zamanaşımı mevzuuna değinmek gerekmektedir. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna göre ayıplı mallarda zamanaşımı malın tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren her halde 2 yıldır. İkinci el satışlarda ise teslim tarihinden itibaren 1 yıldır. Bununla birlikte eğer ayıp ağır kusur veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresi yoktur. Bu halde; somut olayımızdaki araçlarda yazılım hilesi yapıldığı VolksWagen A.G. tarafından dahi kabul edildiğine göre, 2009-2015 yılları arasında satılan VW, Audi ve Skoda marka araçlar için açılacak ayıplı mal davalarında zamanaşımı def’ilerin gizli ayıp olarak değerlendirilerek zamanaşımının bulunmadığı sonucuna varılması gerekmektedir.
Tüketiciler Mahkemelerde Neler Talep Edebilirler?
Son olarak tüketicinin bu ayıp dolayısıyla satıcı veya distribütöre karşı ne gibi hakları olacağını belirtelim; TKHK’nın ayıplı mal hükümlerine dayanılarak, sözleşmeden dönülerek alınan otomobilin bedeli geri alınabilir, ayıp oranında satış bedelinden indirim istenebilir, satıcı için aşırı masraf gerektirmiyorsa ücretsiz onarım istenebilir, imkan varsa satılanın ayıpsız benzeri ile değişim istenebilir. Bununla birlikte tüm bu haklara ek olarak TBK hükümlerine göre tazminat istenebilir.
Önemle belirtmek gerekir ki; ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir.
Şirket bünyesinde satın alınan araçların durumu nedir?
Yukarıda sayılan hususlar TKHK kapsamında, Tüketiciler nezdinde uygulama alanı bulmaktadır. Tüketici; mesleki veya ticari olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişilerdir. Dolayısıyla tüzel kişi tacir ve mesleki ya da ticari amaçla hareket eden gerçek kişi tacir tüketici sıfatını haiz olmadığı için TKHK’nın sağladığı haklardan yararlanamayacaktır. Ancak tacir kişiler, Ticaret Kanunu’nun 23. Vd maddesi hükümlerine göre hukuki yola başvurabilmesi mümkündür. Söz konusu madde gizli ayıpların söz konusu olduğu durumlarda Türk Borçlar Kanunu’nun taşınır satışı hükümlerinin uygulanacağını belirtmektedir. Bu skandal olayda da yukarıda açıklandığı üzere gizli bir ayıp olduğu için tacir gerçek ve tüzel kişiler tacir sıfatıyla satın aldıkları VW, Audi ve Skoda marka araçlar için TBK hükümlerine başvurabilirler. Borçlar Kanunun’da satıcının ağır kusur veya hile ile gizlediği ayıplarda alıcının bildirim süresine uymak zorunda olmadığını belirtmiştir. Yine satıcının ağır kusuru veya hilesi söz konusu ise zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı TKHK’da olduğu gibi Borçlar Kanununda belirtilmiştir.
Alıcının buradaki seçimlik hakları TKHK’daki seçimlik haklar ile aynı olmakla birlikte, kullanımı biraz daha sınırlıdır. Şöyle ki; satıcı alıcıya malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve alıcının uğradığı zararları tazmin ederek alıcının yukarıda sayılan seçimlik haklarından birini kullanmasına engel olabilir. Ayrıca alıcı sözleşmeden dönme hakkını kullanmışsa, durum bunu haklı göstermiyorsa hakim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.
Özetle, dünyada ve Türkiye’de VolksWagen skandalı ile ilgili çeşitli tüketici davaları açılmıştır ve önümüzdeki dönemlerde de açılacağı düşünülmektedir. Zira söz konusu hile sadece zararlı gaz salınımı ile sınırlı kalmayabilir, örneğin bu hileli yazılım aracın yakıt tüketimini az gösteren fonksiyon da gösterme ihtimalinin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Nitekim bu husus son zamanlarda tüketiciler ve bazı STK’larca sıklıkla dillendirilmektedir. Ayrıca bu skandalın araçlardan beklenen ekonomik menfaati düşüreceği, böyle bir skandala karışan bir otomobil firmasının marka değerinin düşmesi ile araçların ikinci el fiyatlarının düşeceğinden bahisle de tüketici davaları açılabilir. İlgili üretici aracın ithalatçısı her ne kadar Türkiye’de satılan araçların mevzuata, sürüş ve yol güvenliğine uygun olduğu duyurusunu yapsa da bu beyan sadece idari ve cezai yaptırımlardan kurtulma amaçlıdır. Yoksa bu duyuru Türkiye’de satılan araçların hileli yazılım içermediği anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla tüketicilerin ilgili marka ve modellerdeki araçlar aleyhine ayıplı mal davası açmaları için hukuki ve fiili bir engel bulunmamaktadır
Stj. Av. Arda Altınok
Ekim 2015
www.taygunozmestik.com